Pelin Aydoğan – Araf – İstanbul

Araf

Radyo cızırtıyla son hava durumu bültenini verirken şehrin merkezinde bir evin kapısı yavaşça açıldı. Bu yavaşlıktan kurtulmak istercesine hızlı adımlarla çıktı evden genç adam. Babasının koyvermiş haline daha fazla katlanamıyordu. Güya hayattaydı ama zamanın bir noktasında takılıp kalmış, değiştiremediği bir geçmişte hapsolmuştu yaşlı adam. Ölenle ölünüyordu demek. Çok sevdiğinden mi bu hallere düşmüştü yoksa vicdanı mı izin vermiyordu devam etmesine bilmiyordu. Belki de hiç bilemeyecekti. Adamın ağzını açıp iki kelam ettiği yoktu ki! Varsa yoksa o lanet radyo. Bazı günler, “Ben de varım!” demek istiyordu karşısına dikilip. “Onlar yok ama ben hâlâ buradayım.”

Sigarasından uzun bir nefes çekti. Artık gelmek istemiyordu Nuh Nebi’den kalma bu eve. Şu meredi de bırakacaktı. Cebindeki paket bitsin. Sonra bırakacaktı.

Gerekçe

Bir yas sürecini ve baba-oğul ilişkisindeki kopuşu anlatan bu öykü, karakterin iç dünyasına başarıyla ışık tutuyor. Radyo, ev ve sigara, geçmişe saplanıp kalan babanın ve ondan uzaklaşmaya çalışan oğlun çatışmasını belirginleştiren önemli bir imge olarak öyküye işlenmiş.