Mehmet Deniz Öcal – Tufan – Ankara

Tufan

Radyo cızırtıyla son hava durumu bültenini verirken şehrin merkezinde bir evin kapısı yavaşça açıldı. Misafirlikten çok evvel çıkmış genç kız, arkadaşına ürkütmeden nasıl yaklaşacağını hâlâ çözememişti.

“Ne diyor?”
“Yine yağmur.”
Aylar sonra bugün ikna olacağı yoktu ya.
“Ev nöbetine devam yani.”
“Dalga geçme Berna.”
“Estağfurullah…”
Ah bu kırılganlık. Fakat kızmak mümkün müydü kıza? Bir masada hareketsiz, bir radyoya kendini tutsak etmiş. İnsanın içinde elbet çatlaklar ilerlerdi.
“Belki öteki gün.”
“…”
“Bilmiyorum… Dinmez belki. Çocuğa ayıp oluyor, ona yanıyorum.”
Yanıyordu ha? Aylardır hayali yağmurundan yaş çıra gibiydi oysa. Bir ihtimal?
Ertesi gün içeri odanın sigortasını kapadı.
“Berna!”
“…”
“Radyo gitti.”
“Bütün sigortalar gitti kızım.”
“Niye?”
“Yağmurdan herhâlde.”
“…”
“Perdeyi aç da bak madem.”
“…”

Gerekçe

İç diyalogları ve karakter psikolojisini incelikle işleyen bu öykü, karakterin yaşatılması ve özgür bırakılması açısından güçlü bir etki bırakıyor. Radyo sesi, hikâyedeki kırılgan karakterin zihnindeki saplantılı döngüyü temsil ederken, son diyalogda verilen ince dokunuş, metni tamamlayan önemli bir unsur oluyor.